15 Aralık 2009 Salı

Türkiye Ligleri ve Teknik direktörler

Türkiye liglerinde teknik direktörlerin ömrü genelde az olur.Başına geçtikleri takımlarda çok uzun süre kalamazlar.Alınan bir yenilgi sonrası ilk suçlu olarak teknik adamlar görülür ve hemen yollanırlar.Durum böyle oluncada istikrardan dem vuran yöneticiler takımlarında kalırken teknik adamların takımda kalması mucizelere kalır.

Bu gün gazetelerde bir haber vardı , Werder Bremen takımı hocası Thomass Schaaf'ın sözleşmesini 2012 yılına kadar uzattı diye.Thomass Schaaf 1999 yılında Bremen takımının başına geçmiş bir hoca.Yani tam 10 yıldır bu takımın başında.Bu geçen süre içerisinde Bremen takımının Alman liginde bir çok başarısı var.Başarısının yanı sıra başarısız geçen süreleride mevcut.Ama inanılan bir teknik adam , hocasına güvenen bir yönetim ve takımını her durumda destekleyen bir taraftar topluluğu olunca işte böyle uzun süre bir takımı çalıştırmak mümkün olabiliyor.

Ülkemiz ne yazık ki bu konuda sınıfta kakan ülkeler grubunda.Bremen takımı gibi 10 yılı aşan bir süredir takımının başında aynı hoca ile çalışan bir kulubümüz yok.İstenilen başarıya bir kaç maç ile ulaşılabileceğine inanmanın getirisi bu durum.Sezon başı verilen iddalı demeçler sonrası alınan yenilgilerin acısıyla hedef seçilen hocaların yollanması ile tekrar bir hedefe ulaşacağını sanan yönetici profili var ülkemizde.Bazı zamanlar ise işi daha çok abartıp hocaların işine karışıp kadro yapan , aslında takım böyle oynamaz farklı bir taktikle oynamalı diye ukalalık yapan yönetici profili ile dolu bir memleketiz.

Ülkemizde 10 yılını doldurmuş hoca bulmak daha uzun yıllar sonra olabilecek bir durum belkide.Sürekli teknik adam sirkülasyonu yaşanan ülkemizde ismi geçen yerli ve yabancı hocalarda aynı.Başı sıkışan bir büyük takımımızın aklına vizyonu daha geniş tutup farklı bir isim yerine daha önceden takımı çalıştırmış bir isime yönelmeksi ayrı bir tartışma konusu.

Bu sezon başında herkesin malumu olan bir olay yaşanmıştı.Denizlispor başkanı takımın teknik direktörünü oyuncularının yanında  eleştirmişti.Başkan yanlış bir adım attığını sanırım şimdi daha iyi anlıyordur.Sezona yeni bir hoca ile başlamak daha sonra onu begenmeyip yerine birini getirmek onuda oyuncularının yanında eleştirmek ve şimdi düşülen durum.Bu konuda düşünmesi gereken kişiler yöneticiler.Yönetici profilimiz değişmek zorunda.Aksi takdirde ne istediğini bilmeden sadece günü kurtarmak adına yapılan hoca değişikliği takımlara yaradan çok zarar veriyor.Bunun örnekleri ligimizde mevcut.

Avrupa'da kulupler bir kurumsal şirket mantığıyla hareket ediyor.Ülkemizde ise tamamen duygusal olarak kulüplerimiz yönetiliyor.Hatayı sürekli başkalarında aramakla zaman kaybeden kulüp yöneticileri gerçekleri böylelikle gizleyebildiklerini düşünüyor.

Thomas Schaaf Almanya liginden sadece bir örnek , Avrupa liglerinde bunun bir çok örneğini görebiliriz.İngiltere ligi bize bu konudaen somut örneklerin verileceği ligdir.

Teknik adamların çoğu zaman eleştirldiği en önemli konu gençlere gerekli önemi vermediği konudur.Başarıyı hemen isteyen kulupler bu konuda teknik adamlara haksızlık yapıyor.Eğer bir oyuncuyu kazanmak için ona yeterli zamanı vermezseniz o oyuncuyu kazanamazsınız.Ama ilk hedefi şampiyonluk olan büyük kuluplerimize bakınca görüyoruz ki alt yapısından yetişip kulüplerinde forma giyen oyuncumuz az.Bu konuda en az suçlu olanlar teknik adamlar.Eğer o genç oyuncuyu oynatsa takım yenilse ayrı bir eleştiri , oynatmasa ayrı bir eleştiri.

Bir Barcelona gerçeği var ortada.Aslında bir belgesel tadında bir takım.Alt yapısından yetişen oyuncular , uzun süre takımda forma giymiş ve daha sonra takımın başına getirilmiş genç bir hoca ve inanmanın verdiği başarılar ortada.Düşünmek lazım acaba hangi büyük takımımız böyle bir riske girerdi.Hangisi takımın başına böyle deneyimsiz ama kendisine inanılan bir hocayı takım başına getirirdi.Denenen bir durum aslında ülkemizde ama yeterli zaman ve fırsatlar verilmedi hocalarımıza.Rıdvan Dilmen , Oğuz Çetin , Rıza Çalımbay vs gibi hocalar ülkemizde büyük takımlarımızda hocalık yaptı ama ömürleri bir kaç hafta ile sınırlı kaldı.Kendilerine güvenilmedi.Sanki her yıl şampiyon olan bu takımlar sabredmeyi beceremedi.

Uzun lafın kısası ; ülkemizde teknik adamlara ne yazık ki yeterli süreler verilmiyor.Onları aldıkları bir galibiyetle yüceltip daha sonra aldıkları bir yenilgi ile yerin dibine sokuyoruz.

Fatih Altaylı'nın deyimiyle ; ne zaman adam oluruz , teknik adamlarımıza güvendiğimiz ve onlara yeterli zamanı tanıdığımız zaman...

0 yorum: